Anasayfa Yazılar Umut, kalp, barış ve güneş…

Bugünlerde güneş de kayboldu, farkında mısınız? Şehirlerimizin üzerinde bulutlar dolaşıyor. İstanbul’da samimi bir adımla başlayan ‘Gezi’ eylemi, bugün artık konuştuğum herkesin, “Yeter artık, ortalık sakinleşsin ve hayatımız normale dönsün” dediği bir noktaya geldi.
Herkes diken üzerinde. Hepimiz, “ne olacak şimdi” sorusuyla yatıp, “acaba Taksim’de neler oluyor” sorusuyla kalkar olduk.
Uzun süre bu konuda yazamadım, tarafsız kalamam endişesiyle. Bu yüzden sadece gözlemledim, sordum, farklı fikirleri dinledim, düşündüm. Günlerdir izliyorum gelişmeleri, açıkçası bugüne dek süreceğini sanmıyordum.
Şu anda objektifim, herkesi anlayabiliyorum. Yalnızca ortalığı karıştıranları anlayamıyorum, anlamam mümkün değil…
İlk günlerde benim de şahsen, bir vatandaş olarak desteklediğim ve Taksim’e -kişisel nedenlerimden dolayı- gidemediğim için üzüldüğüm olay, bugün herkesin kalbinde bir panik havası sokmuş durumda. Tamamen halkın sesini, isteklerini duyurma çabası olarak algılamayı seçtiğim durumun ilgililere de gereken mesajı verdiğini düşünüyorum. Hep beklenen sağduyu çağrısının da artık gerçekleştiğine inanıyorum. Kimilerine ‘Pollyanna’ bakışı gibi gelebilir bu durum, ancak ben artık bazı taşların oturmaya başladığını, herkesin birbirine karşı daha anlayışlı olabileceğini hissediyorum. En azından bunun böyle olacağına dair umudum var.
Umut…
Beni yaşatan duygu…
Adım çıkmış dokuza inmez sekize… Yıllardır, ‘duygusal insan’, ‘İyi niyetli kız’, -hatta bir yakınımın söylemiyle- ‘Kırık kalplerin tamircisi Tuğba’ gibi sıfatlarla nitelendirildim. Çoğu zaman bu sözler üzerime yapıştı. Kabul, belki zaman zaman da hüzünden, üzüntüden, duygusallıktan beslendim ancak hiçbir zaman sadece bu imajdan ibaret olmadım. Büyüdüm, büyüdükçe daha gerçekçi bakmaya başladım çevreme.
Tanıyanlar bilir beni, içimden bazen çok eğlenceli bir insan da çıkar, bazen de ‘Gezi’deki ağaçlar kadar değeri olmayan bir odun… Bazen ‘hayvan’laşırım, bazen de dünya tatlısı, nutella kıvamında bir kadın olabilirim. Saçmaladığım da oluyor ama gerektiği kadar…
Nihayetinde insanım. Herkes gibiyim, herkes kadar duygusal, herkes kadar iyi, herkes kadar kötü…
Eğer bir yerde bir sorun hissediyorsam çözmeden, içimi rahatlatmadan devam edemiyorum. Beni rahatlatmasını beklediğim insanları da yoruyorum. Akışına bıraksam keşke…
Yine de bir şekilde birilerine zarar veriyorsam ve buna ben de üzülüyorsam şapkamı alıp gidiyorum. “Durdursalar” diyorum ve biraz olsun hassasiyet bekliyorum, olamıyor. Olamaz, kimseyi benim düşündüğüm gibi düşünsün diye zorlayamam. O’nun içinden gelmiyorsa, olmaz… Herkes kendince özgür…
Şunu biliyorum ki, hayatımın iyi ve kaliteli gitmesi benim baktığım açıyla bağlantılı. İşte bu yüzden, güneşli bir hayat istiyorum ve bunun olacağına inanıyorum.
Ülkemin de gökyüzünde güneş açtığına ve daha da açacağına inanıyorum. Bu arada, herkesin kalplerine kulak vermelerini diliyorum…
Çünkü, kalp her zaman barıştan yanadır ve barış isteyen bir kalp de her zaman kazanır…
(Bu yazıya başladığımda bulutlu olan gökyüzünde yazı bittiğinde güneş açmıştı, bence bu umuda dair bir işaret olabilir… )

Bir Yorum Yazın


3 − üç =