Anasayfa Yazılar Egom der ki…

Sevgili arkadaşlar, yine bir kendini sorgulama röportajıyla daha beraberiz. İki haftadır aldığım yorumlar, ‘İç sesim coştu’ adlı röportajın çok beğenildiği yönünde. Beğeniler beni de fazlasıyla mutlu etti. Çok sevindim. Çünkü Tuğba’yı birçok yönüyle o satırlarda tanımak mümkündü. Kendimi tekrar edecek değilim. Sürekli aynı konuları yazarak olayı sulandıracak da değilim. Ancak sinirlerime hâkim olamayıp nasıl olayları arapsaçına çevirebildiğimin bir kanıtı olarak, egomla bir kez daha yüzleşmeyi uygun gördüm. Bu kez konu biraz fazla duygusal, egom incinmiş… Buyurun kulak verelim…

Tuğba: Nasıl hissediyorsun kendini ufaklık?

Ego: Yorgun.

T: Niye?

E: Biraz savaştan çıkmış gibiyim.

T: Hayırdır?

E: Dün gece ıhlamuru fazla kaçırdım sanırım, fazlaca saçmaladım.

T: Hayırdır, ne oldu da delirdin?

E: Eski bir aşkı küllerinden doğurmaya çalışırken kendimi hırpaladım.

T: O nasıl oluyor ki?

E: Şöyle oluyor. Bittiğine inanmak istemediğin, arada kuvvetli bir bağ olduğunu düşündüğün ve sevdiğin kişiyi hayatından uzak tutmayı istemediğin için artık tarih olmuş bir ilişkiyi bir şekilde şekillendirmeye çalışıyordum. Kendimi doğru ifade etmeye çalışırken çuvalladım.

T: Sıkıntılı olmuş…

E: Aslında sıkıntılı değildi, önce uzun süre bekledim. Yeniden bir iletişim yolu bulunur diye düşündüm. Hatta odağımı farklı noktalara çevirdim, bunu baya başardım da ama bu kişiyi kendim için ‘çok özel’ olarak nitelendirdiğim ve hep benimle olmasını dilediğim için çok kez toleranslı davrandım. Geri adımlar attım. Olmayacağını içten içe hissede hissede, bile bile zaman verdim, belki değişir durumlar ümidiyle.

T: Değişmedi mi?

E: Maalesef. Değişmedi, en sonunda da patladım.

T: Nasıl patladın?

E: Kendimi salak yerine konmuş gibi hissettim. Kendimi doğru ifade etmeye çalıştıkça, daha da battım. Kıskanç zannedildim, başkalarıyla kıyaslandım veya kıyaslandığımı hissettim. Buna rağmen inatla, “Ben değerliyim, seni istiyorsam hayatımda senin olmanı istediğim için” dedim durdum.

T: Artistlik yapmışsın. İşe yaradı mı?

E: Yaramadı gibi görünüyor.

T: Niye?

E: Çünkü ne söylersem söyleyeyim, karşıdaki beni nasıl anlarsa öyleyim onun gözünde.

T: Nasıl anlamış olabilir ki seni?

E: Onun ne düşündüğü gerçekten umurumda değil.

T: Haydaa, bu da ne demek?

E: Ben içimden geleni yaptım, hissettiğimi yaşadım demek.

T: Eee niye üzüldün bugün?

E: Dün gece biraz ağır konuştum. Demek ki herşeye rağmen yine de içimde bir kırgınlık varmış o patladı. Kırılmasaydım ve kırmasaydım iyiydi.

T: Üzgün müsün hâlâ?

E: Yok aslında üzgün değilim. Olacakmış bunlar. Sadece bugün işe gelince ölüm odaklı bir yazı okuyup üzüldüm, oturup hüngür hüngür ağladım.

T: Nasıl bir yazıydı?

E: Fenaydı, çok damardı. Sevdikleriniz yanınızdayken ona sevdiğinizi söyleyin, ölüm var diyordu.

T: Uwww…

E: Evet yaa uwww. Ben de yaşarken bir insana ‘benim için öldün’ dediğim için üzüldüm. Zaten hemen ona mesaj atıp, onu sevdiğimi söyleyip, hayatıma kattığı değerler için teşekkür ettim ve ‘yolun açık olsun’ dedim.

T: Şimdi de waaooww… Herkes yapmaz bunu. Takdir edilecek bir durum. Millet birbirinin kuyusunu kazıyor…

E: Ben, hayatımda değer verdiğim insanları kötü anmak istemem. Gerçi onu bekleme sürecimde çok anlattım onu, birçok kişiyle paylaştım yaşadıklarımı, danışmanlardan yardım aldım, kendimi durdurmak adına çok çabaladım. Bir ton para döktüm psikologlara onun kaybettirdiği değerimi, güvenimi yeniden toparlamak adına. Söylendim durdum ama onunla yeniden haberleşmeye başlayınca kendisine de söyledim takıldığım konuları detaylıca konuşunca yumuşadım. Buraya kadarmış, akşam ise kendimi tutamadım. Demek ki temelde çok incinmişim, güvenim çok sarsılmış. Kendi kendime konuşmaktan sıkıldığım için de her duygumu ona yansıttım. Keşke biraz daha durabilseydim.

T: Pişman mısın?

E: Hayır, yaşadığım hiçbir şey için pişman değilim. Her yaşadığımın bana güzel deneyimler kazandırdığını düşünüyorum. Her adımımın arkasında sağlamca dururum. Bu benim karakterim.

T: Neye takıldın o zaman?

E: Sadece dün gece, biraz daha olgun davranabilirdim, acele etmeseydim keşke diyorum. Onu da üzmezdim.

T: Belki üzülmemiştir…

E: Sanmıyorum üzülmüştür ama o da mümkün tabii, hatta benden kurtulduğu için seviniyor bile olabilir, bilemem.

T: Şimdi onunla diyaloğunun nasıl olacağını düşünüyorsun?

E: Hiçbir diyaloğum olacağına inanmıyorum. Bizim artık selamlaşabileceğimizi dahi sanmıyorum. İşte bu olmasaydı keşke.

T: Kırgın mısın?

E: Şu anda ona kırgınlığım var evet. Geçer zamanla muhakkak. Hatta belki yok da ben var sanıyorum. Sevgi, aşk gibi duygum da kalmadı. Zaten uzatmalardaydım, iyice duygum tükendi. Nötrleştim belki de. Üzüldüğüm nokta, bu olayları yaşamadan, o beni terk ettiğinde, ilk söylediğinde, ‘eyvallah’ deyip tek kelime etmeden kapatsaydım telefonu. Hatta hatta ilişkinin ilk aylarında, ilk ayrılmaya teşebbüs ettiğimde bırakabilseydim onu, bu kadar üzülmezdim belki de. Kendi yolumuza çoktan gitmiş olurduk. Neyse olacağı varmış… Mutluyum, iyi ki yaşadım bunları.

T: Sen teşekkür mesajı atınca cevap verdi mi?

E: Hayır. Zaten cevap vereceğini sanmıyordum. Bir tek ben, o kadar ince düşünüp insanları cevapsız bırakmam.

T: Belki seni yeniden üzeceğini düşündüğü için cevap vermemiştir.

E: Olabilir ama ölüm var. Ben orada ölüm noktasına takıldığım için o mesajı attım. İçim rahat.

T: Ona vereceğin bir mesaj var mı?

E: Yok, onun beni, bu hayatta, en iyi tanıyan insanlardan olduğunu biliyorum. O benimle ilgili en doğru adımı kendince atmıştır zaten. Şu an sadece ona saygı duyuyorum. Güzel bir insan.

T: Bu cümleler ona mesaj veriyor olabilir.

E: Mesaj vermek için söylemedim ki. Hem o beni tanıdığı için dediğim gibi, beni en doğru şekilde anlar zaten. Ben konuşmasam da anlar, konuşsam da…

T: Bu bir güven durumu. Ona hem kızıp, kırılıp hem de bunları söylemen güzel…

E: Onunla ilgili kötü düşüncem yok ki. Sadece yaşanması gereken şeyler varmış, yaşadık bitti. Bedelini her ikimiz de ödedik, ödüyoruz veya ödeyeceğiz.

T: Söyleyeceğin son bir şey var mı?

E: Ben söyleyeceklerimi ona söyledim, üzüntümü de, kırgınlığımı da tepkimi de gösterdim. Benim yüzümden kötü bir şey yaşasın istemem. Onu her zaman değerli bir insan olarak hatırlayacağım. Kötü olayları çabuk unuturum ben, güzellikler kalır hayatımda.

T: Bu onun için iyi bir durum, egosu okşanır…

E: Ben insanlara, hayata iyi yönden bakıyorum. Onun ne düşündüğüyle, hissettiğiyle ilgilenmiyorum. Yokum artık, onun da istediği buydu.

T: Bir ilişkide asla yapılmasını ve yapmayı istemediğin şey ne peki?

E: Ben, daha önce, “terk edilişin her çeşidini yaşadım artık başka türlüsü kalmamıştır” derdim. Kalmış, onu da yaşadım. Asla, bir insana defalarca “Seni sevmiyorum” diye diye topuklamayı istemem, çok fena bir şeymiş. Duygular kısa sürede belli olur zaten, kısa sürede kendi içimde kararımı verir, kimseyi oyalamak istemem. Kimse bunu yaşasın istemem.

T: Ayakların yere basıyor senin…

E: Basıyor tabii, sağlam bir insanım, güçlü bir kadınım ben. Sadece bazen saçmalama özgürlüğümü kullanıyorum. O kadar…

Bir Yorum Yazın


4 − üç =