Anasayfa Yazılar ‘Göz’ünü seveyim…

Kahve içtik kızlarla. Klasik fal sohbetine döndü konu. Kadınlar arasında ‘olmazsa olmaz’dır ya kahve, fal, sohbet üçgeni… Standardı bozmayalım dedik biz de…
Herkes fincanlara bakıp bakıp birbirine birşeyler söylüyor. Ama direk sallıyoruz, birbirimiz hakkında atıp tutuyor kıkırdıyoruz. Birimizin falı sırf bu yüzden hayvanat bahçesine döndü zaten… Telveyi zürafaya mı benzeten ararsın, köpeğe mi… Ne ararsan var… Ancak hiçbir yorum da gerçeği yansıtmıyor. Çünkü kimse fal bakmayı bilmiyor ama buna rağmen 40 yıllık falcı havalarında.
Özetle bizimkisi makara, maksat muhabbet…
Uvvv kapatmaz olaydım, fincanı. Bir açtılar fincanın dört yanı irili ufaklı yuvarlak yuvarlak şekiller… “Sende göz var” dedi Seda. “O ne demek?” dedim, ‘nazar’ demekmiş…
Hatta gözle de kalmamış telvem, fincanın dibinde bir tümsek oluşmuş ki bu da -yüreğim hoplamış- demek oluyormuş…
“Hay hay” dedim “O ‘göz’ü seveyim ben o zaman”…
Bu nedir yaaa?…
Nazar mıdır? İnanırım nazara olabilir. Deee bana kimin nazarı değsin ki? Kimseyle derdim yok ki ne nazarı…
Bendeki olsa olsa tuhaflıkların buluşmasıdır. Öyle olur genelde, ne zaman bir olaya çok sevinsem, kesin o konu yüzünden ağlarım. Ne zaman bir organizasyon için havalara uçsam, ummadık bir şey olur elimde patlar…
Buna basitçe ‘tuhaflık’ deyip, negatif enerjileri kendimden uzaklaştırmayı tercih ediyorum.
Böylesi daha iyi. Düşüncesi bile rahatlatıyor bunun. Aksini düşünesim yok, olmasın da…
Gözmüş… Ne gözü ki, kimin gözü acaba?
Offf, çok mu etkisinde kaldım ki, saçmalayama başladım yine.
Neyse, ne demişler, fala inanma falsız kalma!..
Güzel günler… (05.02.2013)

Bir Yorum Yazın


sekiz + 5 =