Garibal enfeksiyon…
Arkadaşlar, “İki dakika uslu durayım, ona buna laf çakmayayım, dile getirmesem de bazı cümleleri aklımdan dahi geçirmeyeyim” diyorum amaaa olmuyor. Beni bu insanlar konuşturuyor…
Çevrenizi dikkatlice incelediğinizde ne malzemeler çıkıyor farkedersiniz. Ben de bunlardan nasibimi sıkça alıyorum, nasıl bir çekim gücüm varsa artık…
Yazmak hiç aklımda yoktu ama bu sabah aynı soruyla birkaç kez maruz kalınca duramadım. Öncelikle şunu açıklamalıyım ki, ‘garibal’ sözünü ben uydurdum. Sonra da internette araştırdım ama tabii ki TDK ve Dil Derneği’nin sitelerinde bu kelimeye rastlayamadım. ‘Uludağ Sözlük’te ‘gribal enfeksiyon’a eşit olduğuna ve hatta küresel ısınmanın oluşturduğu dengesizlikle başlayan gariplikler bütününe uzanan bir açıklaması var ki, pek hoşuma gitti…
Aslında ‘garibal’den ziyade gündelik yaşamda sırf laf olsun diye söylediğimiz cümlelerden bahsetmek istedim. Bu kez de garip sorulara, ilginç cevaplara taktım…
Öyle sorular var ki altı boş ya da ben anlamıyorum… Olaya psikolojik bir bakış açısı getirmeyeceğim ama kulağımı tırmalayan bazı cümlelerle mücadeleye de varım hani…
Başlıyoruz…
Bir insan, odada benden başkasını görmediği halde niye, “Falanca ağabey gelmedi mi” diye sorar ki? Biri bana bunu açıklayabilir mi? Hadi adamın gelip gelmediğinden haberin yok bir kere sordun, daha da ne ısrarında bulunuyorsun be adam, yoksa yoktur işte… Bu muhabbet nereden çıktı, hemen anlatayım… Sabah bir arkadaş müdürüme bir paket getirmiş, ısrarla onu soruyor. “Yok” demem yetmedi. Adamı masamın altına sakladığımı falan mı düşündü bilmem ama birkaç kez heyecanla tekrarlayınca kendimden şüphe etmeye başladım, “Acaba o burada da ben mi görmüyorum?..”
Bir başka garip durum da birinin geldiğini göre göre “Aaa geldin mi?” diye sorulmasıdır. Az ya da çok mutlaka herkes bir şekilde bu sorudan da hakkını alır… Örneğin ben “Aaa geldin mi?” sorusunu duyunca otomatikman, “Yok daha yoldayım, nasıl geleceğimi sormaya geldim” gibisinden bir cevap vermemek için zor duruyor, adeta kelimelerimi yutuyorum… “Geldin mi”si mi var, gelmişim ki görüyorsun yüzümü…
Açıkça itiraf ediyorum, bunları yazarken aklıma başka bir örnek gelmedi. Daha da tuhafı, sevgilimi arayıp dedim ki, “Bana garip bir şey söyle?” Doğal olarak şaşırdı. Konuyu açıkladığımda verdiği örnek çarpıcıydı.
Birinin sevgilisine, “Beni seviyor musun?” diye sorması da garip sorulara dahil olabilirmiş… Bu soruyu da genellikle kadınlar sorar ya hani, adamın cevabı da şöyle olur. Önce bir sessizlik, şaşkınlık ve hatta “Ulan ben ne dicem şimdi” hali… Çünkü ne söylese, elinde kalır garibin… Ardından “Seviyorum hayatım.”
Bu cümlenin altyazısını açıklasam mı bilemedim ama söylemezsem de içim rahat etmez, en iyisi kibarlaştırıp yazayım… Arkadaşlar, erkekler bu soruya “Şimdi ben ne diyim sana lan, sevmesem seninle ne işim olur bee… Senin kaprisinle uğraşılır mı, bak ama ben uğraşıyorum… Niye, seviyorum çünkü…” gibi bir bilinçle “evet” diyebiliyormuş, benden söylemesi…
Bu arada benim sorum da garip örneklerimden oldu. Millete çakarken, kendini taşlamak diye buna derim ben… Aldığım cevap da bana bir mesaj mı içeriyordu ki? Haaa, işte kadının klasik mantığı devrede… İyi ki, mantığımla değil de duygularımla hareket eden bir insanım, yoksa birileri ayvayı fena yemişti…
Ben en iyisi artık susayım… Garip soruların tuhaflıklarından keyif alacağınız günler dilerim sizlere, sevgiyle…