Anasayfa Yazılar Kendiniz için…

Yazarsınız…
İçinizden geleni, aklınıza eseni, güldüreni, yoranı…
Söylemek istediklerinizi, dilinizde kalanları…
Sevincinizi, kahkahalarınızı, duygularınızı…
Öfkenizi, kalbinizin kabul edemediklerini…
Hayatınızı yazarsınız…
Bir kişinin dahi olsa okuyacağını bilerek, hissederek yazarsınız…
Bir çift gözün satırlarınızda dolaşıp hayatınıza akacağı umuduyla dökersiniz tüm dünyanızı.
Benim yazıyla buluşmam da böyle oldu.
Kelimelerden çok da anlamazken, duygularımla bulaştım kağıda kaleme.
Gün geldi öfkelendim yazdım; an oldu neşemi, heyecanımı anlattım…
Yazdıkça tanıdım kendimi, üstelik daha çok sevdim…
Aynalarda kavga ederken gözlerimle; kelimeler, heceler avuttu ruhumu.
Yazdıkça, özümle barıştım…
Özetle, döküldüm rahatladım.
Görünüşüm sakin biz kız imajında, yazdıklarımı okuyanlar damarıma basınca ne kadar delirebileceğimi tahmin edemiyorlar. Etmesinler zaten ve de umarım o halimi görmesinler…
Akıllarına uslu bir kız gelsin, Tuğba denince…
Yazılarımdaki ‘ben’i sevseler yeter, geçerken yanıma uğramasalar da olur.
Yazarken, dilimin kemiği olmuyor benim, tutamıyorum kendimi.
Ne hissedersem filtresiz dökülüveriyorum.
Alınan alınabilir, küfreden edebilir. Herkes özgür.
Son yazımda kendimi ele vermişim ama haberim yok.
Haftasonu İstanbul’da dayımlardaydım. 9 ve 13 yaşlarında iki kuzenim var. Ebru ve Erdem…
Öyle bir ablukaya aldılar ki beni. Eve girdim dakika bir gol 2, sorguya alındım. Ebru pas atıyor, Erdem 90’a çakıyor… Meğer son yazımı okumuşlar. “Abla sevgilin mi var senin?” diye laf almaya çalışıyorlar ağzımdan. Tatil eğlenceleri ben oldum yani…
Allah’tan gizlim saklım yok… Hoş, tutamazdım ki içimde.
Zaten nasıl bir insansam, her ne yaparsam yapayım çarşaf çarşaf ortadayım.
Bu kez garip oldu ama, kuzenlerimin yazılarımı okuduğunu bilmiyordum.
Öğrendim, bundan sonra nasıl yazacağım peki? Artı 18 sınırı mı koysam yazılarıma, yoksaaaa az buçuk usturuplu mu dökülsem? Dayanamam gerçi ben, yine ‘içimden geldiği’ gibi yazarım.
Ha bu arada, çocukların tek sorusu özel hayatım değildi. Ebru, okullarda serbest kıyafet uygulamasına neden olumlu bakmadığımı da sordu, açıkladım. O tabii ki, serbest kıyafeti istiyor. Erdem ise “Abla yaaa, serbest kıyafet yapmasalar bile şu gömleklerimizin rengini değiştirseler iyi olur. Lila lila geziyoruz” diyor. “Okul kuralı oğlum” demek kesmiyor tabii… Delikanlı ya nihayetinde karizmayı çizdirmek var…
Haftasonum böyle geçti… Yine uslanmadım, ne var ne yok döküldüm işte.
Neyse artık veda ediyorum… Hoşça, dostça, sevgiyle kalın…

Bir Yorum Yazın


− 4 = dört