Yaz
Eskiden yaz tatili gelecek diye sevinçten delirirdim.
Yaz, yoğun geçen okul sezonunu kapatıp dinleme sezonunu açmak demekti.
Dinlenme derken, gerçekten dinleme…
Evde miskin miskin öğlene kadar uyuma, uzun uzun yatakta mayışma ve okumak üzere biriktirdiğim kitaplarıma sarılmak demekti…
Tatilini 3 ay denizde geçiren ailelerden olmadık hiç. Denize giderdik tabii de günübirlik kaçamaklar veya pikniklerden ibaretti gezmelerimiz.
Bu yüzden deniz, bana, kıyısında oturulup uzun uzuuunnn izlenecek bir sonsuzluk gibi gelir sadece…
Yüzmek değil de denizi izlemek ruhuma iyi gelir…
Çocukluğumda kumdan kaleler yapmadım hiç…
İlk gençlik dönemlerimde ise adını ıslak kumlara yazacağım bir sevgilim de olmadı. Aman iyi ki olmadı, o ne klasik bir sevgi gösterisidir öyle.
Yaz demek, boş vakitlerini mahalledeki arkadaşlarla, komşularla değerlendirmek, el işi dantel falan yapmaktı çoğu kez.
Sabahları Kur’an kursuna gider, öğleden sonraları da komşunun kızlarıyla birimizin evinde toplanır dantel örerdik. Sanki 2 günde bir iş bitirebiliyormuşum gibi 10 ayrı renk ip alıp saklardım torbalarda, yeni başlanacak bir dantele ihtiyacım olur diye…
Gerçi ben öremezdim. Hiç bitiremediğim havlu kenarlarına başlar, iki parça öremeden sıkılır fırlatır atardım bir kenara… Fenalık basardı…
Benim el işlerindeki beceriksizliğim (!) annemi üzerdi en çok.
“Kız, tut şu işin ucundan, annesi bir şey öğretememiş bu kıza deyip iki günde geri getirecekler” derdi.
Kadının bildiği varmış, geri getirmeyi bırakın, hala alan olmadı…
İyi ki de olmadı, ooohh hayat bana güzel…
Bu almak da neyse, sanki pazardan elma alıyoruz…
Haa bir de yazlık programları izlerdik veya bol bol sohbet eder abuk sabuk konulara gülerdik.
Arada çaktırmadan komşu çocuklarını keserdim camdan… Sokakta yüzlerine bakmaya çekinirdim ama en yakışıklısı platonik sevgili adayımdı…
Hahaha…
Bir de yaz aylarını, gençliğe yeni adım atan komşu çocuklarının arabesk takıntılarıyla anımsıyorum.
Her ne kadar o dönemler nefret ettiysem de bugünkü arabesk müzik kültürüm için sürekli Cengiz Kurtoğlu, Ebru Yaşar veya Ferdi Tayfur dinleyen yaşıtlarıma teşekkür ediyorum…
Yaaa işte… Zaman ne çabuk da geçiyor.
Kendi ayaklarım üzerine durmaya başladığımdan sonra yazın anlamı da değişti.
Arkadaşlarımla deniz tatillerine gider oldum.
Bana eşlik edecek kimseyi bulamazsam basıp kendi kendime tatil yaptım, kafamı dinledim.
Amaaaa çocukluğumda ve ilk gençliğimde isyan ettiğim yaz tatillerini özlediğimi farkettim şu an…
Bugün kendimi yorgun hissederken bir anda bunlar döküldü satırlarıma…
Özlemişim…
Sevgiyle….
http://webunya.com/yazz