Yaz bakalım…
“Yaz bakalım” dedi içimden bir ses, “yaz hadi ve rahatla artık”…
Yazmazsam, çıldıracağımı anladığımda yeniden sarıldım satırlara.
Onlar da nasıl hevesle bekliyorsa, hemen sarıp sarmaladılar usulca.
Veee yine iyi geldiler, daha ilk cümlemde.
Böyleyim ben… Bazen akıllı, bazen deli. Belki herkes, belki de hiç kimse gibi…
Günümün bir anı diğerine uymayıp savursa da arada, kelimeler topluyor nasılsa.
Evet evet, ruhumun rüzgarlarına takılan harflere güveniyorum, kesin.
Baktım modum düşüyor, hemen kalbimden coşan cümlelere sığınıyorum.
Sanki, gün boyu bir kapı aralık kalıyor ve ben, canım sıkıldığı her an oraya saklanıp kendimle buluşuyorum.
İyi de oluyor…
İçimde konuşan binlerce sesten anıma yansıyan, aynada bana göz kırpan, yine ve yine içimden dökülen en temiz kelimelerim oluyor.
Özüm, hislerim, benliğim hatırlatıyor beni bana.
Kalbim tazeleyip toparlıyor. Sonra daha güçlü ve içten bir gülümseme yerleşiyor yüzüme.
Gün geçiyor, zaman akıp gidiyor. Ve farkediyorum, hep olduğu gibi, ben yine benimleyim.
İşte yine daha iyiyim.
İçimdeki sesi dinlememde varmış yine bir hayır, bir zarafet, güzellik.
İyi ki benim ve iyi ki kalbimin sesini duyabiliyorum.
Hadi sen de yaz… İçindeki sesi dinle, yaz ve de yine kendine, kalbine dön…
10.10.2018 / Tuğba Ö.