Uzaklar yakın olsun…
“Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli” diye kalplere işleyen şarkıyı severim… Deli gibi coşkuyla da eşlik ederim sözlerine…
Ama uzaktan sevmenin ne gibi zorlukları var, bizzat yaşayınca anlıyor insan hanyayı konyayı…
Uzaktan davulun sesi gerçekten kolay geliyor insana veya gerçekten bekara eş boşamak da hayli kolay oluyor…
Eskiden platoniklerimin tadını içimde yaşarken, uzaktan uzağa yaşamaya çalışırken, herşey daha kolaydı.
Sadece kendim çalar kendim oynardım. Uyuyup uyandığımda, hayata, kaldığım yerden devam ederdim.
Büyüdükçe herşey değişiyor.
Hayatın değişiyor.
Aslında daha güzel oluyor pek çok şey.
Bir kere platonik değil, gerçek olduğunu hissettiğin ve de karşılık bulduğuna inandığın duygular yaşıyorsun.
Önceleri keyfine bakıyorsun, daha çok gülüyor, hatta kahkaha atıyorsun bol bol…
Ancak insanız, yetinemiyor yürek. Daha çok görmek istiyor insan sevdiğini.
Daha çok bakmak istiyor gözlerine, daha çok dokunmak… Neyse işte…
Uzakta olunca, daha çok özlüyorsun onu.
Fotoğraflarına bakmak yetmediğinde gidemiyorsun ya yanına.
Şöyle bir beş dakika gözlerine bakıp da dönemiyorsun ya evine.
Oturup iki lafın belini kırmayı bırak, iki dakika konuşmasan telefonda sesini bile özlüyorsun…
Görmediğin için daha çok aramak istiyorsun ve de her aramak istediğinde daha çok korkuyorsun…
“Ya açmazsa, uyuyorsa…”, “Ya arkadaşları varsa yanında, ya çok aradım diye rahatsız olursa, ya konuşamazsa”…
Liseli bir ergenin kıskançlık tavırları gibi algılansa da bu, 30 yaşında bir kadının özlemi daha çok ağır basıyor uzakta olunca…
Hayatında kimse yoksa insanın, “Yok ulan, olur bir gün nasılsa…” diye takılıyor ya hani, biri varsa ve de uzaksa, zor oluyor… Sıla’nın dediği gibi, “Çok sevdiğimden değil zor sevdiğimden…”
İnsan bu yaşta zor seviyor, hele de benim gibi arızaysa daha da zor…
Uzaklar yakın olsun istiyor kalp…
Uzakken, yalnız kalmak daha çok koyuyor…