Anasayfa Yazılar Yılmaz Arıkan ile “Tiyatro Molası”

Bursa’ya, tiyatro gönüllüsü gençlerle buluşmaya ve atölye çalışması yapmaya geldiğinde bir araya geldik usta sanatçı Yılmaz Arıkan ile… ‘Türkiye’nin en çok satan tiyatro kitabı yazarı’ olarak bilinen Arıkan, deneysel tiyatronun gizemini ve ‘halk adamı’ kavramlarını anlattı keyifle. Sizleri de bir fincan kahve eşliğinde sohbetimize davet ediyoruz, sevgiyle…

1

   Sohbetimize Yılmaz Arıkan’ı kendi ağzından tanıyarak  başlayalım, isterseniz…

    Ben 38 yıldan beridir aktif olarak tiyatronun içindeyim. 52 yaşındayım, 15  yaşından beri bilfiil tiyatronun içindeyim. Tiyatro eğitimimi çok iyi yerlerden  aldım. Eğitim aldığım ustalardan hiçbiri beni bir kalıba sokmadı. İyi ki de  konservatuvar okumamışım. Çünkü konservatuvarda gerçekten konserve  oyunculuk öğretiyorlar.

 ‘Konserve oyunculuk’ ne demek oluyor?

Konservatuvarda herkesin aynı şekilde elini kullandığı, herkesin aynı şekilde vücudunu kullandığı birbirinin kopyası olan oyunculuklar istiyorlar, bu da çok saçma. Konservatuvarın amacı, -Türkiye’deki amacı böyle olmasa da en azından dünyadaki amacı böyle- oyuncuyu bir kalıba sokmak değil, oyuncunun içerisindeki oyunculuğu çıkarmaktır. Hata şuradan başlıyor. Ses eğitimi, vücut eğitimi ve oyunculuk eğitimi ayrı ayrı veriliyor. Konservatuvarda alıyorlar oyuncuyu, saatlerce ‘ba bi ba bo’ diyorlar. Bu durum diyaframın anatomisine aykırı… Diyafram, hareket halindeyken çalışır. Ayakta düz durarak, tekerleme söyleyerek gelişen bir organ değil sadece, öyle de gelişir ama bu şekilde bir yılda gelişiyorsa, hareket halindeyken, karakter olarak geliştirirsen diyafram 1-2 ayda gelişebilir… O bakımdan ben deneysel tiyatro çalışmalarımda öğrencilerime ses, oyunculuk ve vücut eğitimini birlikte veriyorum. Oyuncu, ses çalışırken oyunculuk da çalışıyor, vücut da çalışıyor… Ses çalışırken örneğin, anlamlı sözcüklerle bir acının, korkunun veya vicdan azabının sesini çıkarmasını istiyorum… Atölye çalışmalarımda bu tür farklı çalışmalar yapıyorum.

Deneysel tiyatroyu bu yüzden mi seçtiniz?

Deneysel tiyatroyu niye seçtim? Gerçekten okumadığım veya bilmediğim tiyatro akımı yok diyebilirim. Japon tiyatrosundan İtalyan tiyatrosuna, absürd tiyatrodan geleneksel Türk Tiyatrosu’na kadar her alanda çalışmalar yaptım. Dünyadaki tüm tiyatro oyunculuklarını inceledim ve kendime en yakın tiyatro anlayışı olan deneysel tiyatroyla ilgilenmeye başladım. Objektif araştırma yapıldığında görülebilir ki, Türkiye’de deneysel alanda oyunlar hazırlayan, çalışmalar yapan ilk üç yönetmenden biri olduğumu düşünüyorum. Dramatik tiyatroda Macbeth örneğinden gidelim… Shakespeare karakteristik birtakım özellikler vermiştir, yaşadığı yer şudur, yaşı budur gibi… Mevki için cinayet işleyebilecek hırsta bir kadın olarak betimler Macbeth’i. Klasik tiyatroda böyledir, belirli durumlarda belirli özellikleri olan karakterler vardır. Deneysel tiyatroda ise karakter yoktur. Mesela bir oyunda bir katili oynuyorsun diyelim, deneysel tiyatroda ise ilk defa cinayet işleyen bir kalbin öyküsünü anlatırsın veya ilk kez cinayet işleyecek bir silahın öyküsünü anlatırsın… Ya da anne karnında bir cenini oynarsın veya topraktan çıkan bir filizi, 20. kattan atlayan bir aşk mektubunu oynarsın… Normal bir oyunda sizin için yapılmış bir dekor, kostüm, makyaj vs vardır ancak deneysel tiyatroda dekor, kostüm, müzik, ışık, tekst gibi tiyatronun unsurlarından tiyatro arındırıldığında, oyuncu çıplak oyunculuğunu gösterebilir. Deneyselliğin özü, oyuncuyu tüm dış etkenlerden ayırmaktır.

Size deneysel tiyatronun bu özelliği mi cazip geldi?

Evet. Deneysel tiyatroda farklı rejileri istediğiniz gibi sahneleyebiliyorsunuz. Örneğin ben bir oyun sahnelemiştim. Oyunda başta hiçbir dekor yokken, oyuncu oyun sırasında tuğlalarla bir duvar örüyordu. Bir başka oyunda da sahnedeki bir çocuk, dekoru boyuyor ve oyun bittiğinde dekor tamamen siyaha boyanmış oluyordu. Her oyunda değişik reji geliştiririz, deneysel tiyatro böyle bir tiyatro.

Peki klasiktir ya, ben de sorayım, herkes oyuncu olabilir mi?

Herkes oyuncu olabilir ama bazılarında o oyunculuk yeteneği vardır biz yalnızca cilalarız. Kimilerinde de yoktur, çok uğraşılır. Eğer isterse tabii herkes oyuncu olabilir.

Tiyatroda yaş var mıdır sizce?

Oyunculuğun yaşı yoktur. Benim 65 yaşında oyuncularım da oldu, çok genç oyuncularım da…

Kendim için soruyorum, hiç eğitim almadım ve tiyatro benim içimde kalmış bir yara oldu. Zamanında fark etmemişim. Ben size gelsem ve desem ki, “Yılmaz hocam bana oyunluğu öğretir misin”, benden bir şey olur mu?

Öğretirim. Olur, yaparsın. Bir kere tiyatroda sahneye yakışacak bir yüzün var. Sahneye yakışmak da çok önemli yani. Ama oyunculukla içini doldurmak gerekiyor. Örneğin görüyoruz bazı mankenler var, ertesi gün oyuncu oluyor. Bana hamalı verin, sinemada oyunculuk yaptırayım. Dublaj yapayım, kostümle destekleyeyim, animasyon da ekleyeyim, havalı da olur ama bu oyunculuk olur mu düşünülmesi gerekiyor…

Oyunculuk nedir sizce?

Oyunculuk bence öğrenilmesi gerekir. En güzel oyuncu 7 yaşına kadar olan çocuklardır. Gerçek tiyatro, onların yaptığı tiyatro. Oyuncu adayları, oyunculuk türlerini öğrenmeli. Diyelim ki, absürd oyuna gidiyorsun, değişik bir tarz, değişik tekst… Sen klasik bir tiyatro izleyicisiysen sıkılırsın, işkence gibi gelir ama izleyeceğin türün ne olduğunu bilirsen, keyif alırsın. Epik tiyatroyu bilmeden izlemek başka bir şey, bilerek severek izlemek başka…

 Bir oyunu izlerken mesleki yanınız ağır basıyor mu, izleyici olarak mı izliyorsunuz?

 Estetik olarak bakıyorum oyuna.

Bugüne kadar pek çok çalışmanız olmuş, önemli oyuncuların hocası olmuşsunuz. En büyük hayaliniz nedir peki?

Şehir ve devlet tiyatroları oyuncularına ders verebilsem keşke… Çünkü onların oyunculuklarının eğitilmesi gerekiyor. Beni veya dünyadaki başka tiyatro kuramcılarını getirmeleri ve onlarla çalışmaları gerekiyor bence.

 Niye?

Az evvel de söylediğim gibi konservatuvarların eğitim sisteminin değişmesi gerekiyor. Stanislavski’ye kadar olan oyunculuğu öğretiyorlar. Yıllardır aynı oyunculuğu, aynı tekerlemeleri, aynı doğaçlamaları gösteriyorlar. O yüzden herkes diyor ki, o sistem gitsin… Bu uygulamalar son demlerini yaşıyor.

Son dönemlerde oyuncu olmaya çalışan çok sayıda insan var. Farklı meslek dallarından oyuncu olmaya çalışanlar da cabası… Bu konuda düşünceleriniz nelerdir?

Ben Özgü Namal, İlker Ayrık ve Peker Açıkalın gibi isimlerle çalıştım. Özgü Namal’ın piyasadaki diğer oyunculardan farklı olmasının nedeni deneysel tiyatroyla kazandığı özgür oyunculuk eğitimi. Çünkü bu sayede içindeki özgürlüğü çıkardı, bir kalıpta kalmadı. En dejenere dizide de oynasa yine dejenere olmaz Özgü. Oyuncu olmak isteyenler deneysel tiyatroyla tanışmalı, çalışmalı diye düşünüyorum.

Öğrencilerinizi takip ediyorsunuz yani…

Tabii, takip ederim öğrencilerimin oyunculuklarını. Bir defterim vardır hala, her yıl not veririm. Bazıları düşüşte, bazıları yükselişte, bazıları beni şaşırtıyor. Özgü Namal’ı başarılı buluyorum, ona “konservatuara git” diyen de benim.

Sizi kim şaşırttı?

Mesela İlker Ayrık, olumlu yönde beni çok şaşırttı. Çok iyi bir ivme kaydetti.

Hafızanız çok iyi, eski öğrencilerinizi hatırlıyorsunuz, yazdıklarınızı ezbere okuyorsunuz…

14 bin sayfa yayınlanmış kitabım var, her kelimesini bilirim. Mesela “Benim Annem Bir Terörist” adlı kitabımdan bir kelime söyle, arkasından sonuna kadar söylerim. Bu tanrının verdiği bir lütuf bence… İyi bir hafızam olduğunu düşünüyorum.

Anlattıklarınız, insanları içine alan oyunlardan yana olduğunuzu düşündürdü…

Evet, içi boş her şeye karşıyım. Reji beni şaşırtmalı… Yazar oyunu yazmış ama her oyuncu aynı şekilde davranacak diye bir durum olmamalı. Önemli olan rejinin gelişmesi. Bizler genelde standart adımlar atıyoruz ancak yorum da katılmalı. Reji de gelişmeli, oyuncu da kendisini geliştirmeli…

Oyunculuğa meraklı gençler adına soruyorum, bir oyuncu kendisini nasıl geliştirebilir?

Bol bol okumalı ama her tarzda okumalı. Bu sayede oyuncu kendi tarzını oluşturmalı. Bir oyuncunun tarzı yoksa bir anlamı yoktur; piyasadaki herhangi bir oyuncu gibidir. Genco Erkal bir tarzı vardır, Müşfik Kenter bir tarzı vardır, Yıldız Kenter bir tarzı vardır, Ali Poyrazoğlu bir tarzı vardır. Bazı oyuncular da var, hep kendilerini oynuyorlar. İlk oyunlarında da yüzüncüde de bininci oyunlarında da hep kendilerini oynuyorlar. Oyunun adı değişiyor, kişi aynı tipte kalıyor.

Peki oyuncu adaylarına başka önerileriniz var mı?

Bir oyuncu dramatik tiyatro eğitimi almadan 3-5 yıl komedi oynarsa onun oyunculuğu bozulabilir… Dramatik eğitimden sonra komedi oynamak en iyisi. Komedinin içine sıkıştırılmış dramatiklik ise çok önemlidir. Bir komedi oyununda öyle bir sahne olur ki, öyle güzel oynanır ki duygulanırsınız.

Kimler tiyatro eğitimi almalıdır?

Sekreter, kapıcı, bakkalda çırak olsa da tiyatro eğitim almalı insan. Tiyatro bir hitap şeklidir, insanlara ulaşma şeklidir. Bence tüm şirketler elemanlarına drama eğitimi aldırmalı.

Röportaj öncesinde sohbet ederken, “Ben halk adamıyım” dediniz. ‘Halk adamı’ olmak ne demek sizce?

Mesafelerim yoktur benim. Halkın içinde olmazsam halkı nasıl anlatacağım? Öyle tiyatro oyuncuları var ki ekmeğin fiyatını bilmiyorlar. Böyle bir insan, insanların sorunlarını nasıl anlatacak? Asgari ücreti bilmeden nasıl bir şeye karşı veya yanında olduğunu anlatacak kişi? Halk adamı ile bahsettiğim buydu.

Üzerinden epey zaman geçti ama ben yine de sormak istiyorum, tiyatroların özelleştirilmesi konusunda sizin fikriniz nedir?

Özelleştirilsin bence de. Memur mantığıyla yapılan tiyatrolara zaten karışıyım. Özel konservatuvarlar da çoğalmalı, böyle daha iyi olabilir veya konservatuvarlar eğitim sistemini değiştirmeli.

Peki, yeni bir kitap hazırlığında olduğunuzu duyduk…

Evet, yazı hayatımın her anında benimle. Şu anda “Hiçliğin Maskeli Balosu” adlı yeni bir roman yazıyorum. Bu yıl içinde okurla buluşacak.

xxxxx

Yılmaz Arıkan kimdir?

1961 yılında Sorgun’da doğan Yılmaz Arıkan, eğitimini İstanbul’da tamamladı. Lise eğitimi sırasında Ali Poyrazoğlu – Korhan Abay Tiyatro Atölyesi’ni bitirdi. Daha sonra Hadi Çaman – Yedi Tepe Oyuncuları, MEB Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Deneme Sahnesi Tiyatro Bölümü ve Kulis Kostüm Makyaj kursunu bitirdi. 22 yıl Kadıköy Halk Eğitim Merkezi Deneme Sahnesi’nde tiyatro eğitmenliği yaptı. Bu yıllarda aralarında Naşide Göktürk, Peker Açıkalın, Celal Belgil, Özgü Namal, İlker Ayrık ve Tuğba Özay gibi isimler de bulunan çok sayıda öğrenciye tiyatro eğitimi verdi. 1990 yılında Berlin Senatosu’nun düzenlediği temel tiyatro kursuna ve Hamburg Tiyatro Atölyesi’nin çalışmalarına katıldı. 1998’de Berlin’e yerleşti. Kendi tiyatrosu ‘Tiyatro Düşü’nde çalışmalar yaptı, çok sayıda oyun yönetti, yüzlerce oyunda rol aldı. Bursa’da da ‘canlı resim sergisi’ adlı özel bir projeye imzasını attı. Arıkan, halen yeni kitap hazırlıklarının yanı sıra Arjantin, Portekiz ve Afrika tiyatrosu gibi farklı ülkelerin tiyatroları üzerinde araştırmalarına devam ediyor.

(19.05.2013)

Bir Yorum Yazın


5 + = ondört